11 Nisan 2010 Pazar

Spartacus: Blood and Sand (2010) (Tv. Serie)



2010 yılında FlashForward ve V  ile birlikte en iyi çıkış yapan diziler sıralamasında Spartacus: Blood and Sand ilk sıralarda yer almaktadır. Özellikle son yıllarda Rome ve Tudors gibi kaliteli tarihi dizilere alışan izleyici Rome’nin 2. Sezon ile ekranlara veda etmesi ile  bu açığı kapama ihtiyacı duyuyordu. Spartacus: Blood and Sand  bu açık için biçilmiş kaftan.


Dizide başrol karakterimiz Andy Whitfield’in canlandırdığı Spartacus aslında bir Trakyalıdır. Trakyalılar, Romalı komutanın kendilerinden yardım istemesi üzerine örtüşen menfaatler sebebiyle Romalılara güvenip savaşa girmeye karar vermişlerdir. Savaş esnasında ve sonrasında Romalıların verdikleri sözde durmaması sebebi ile iki taraf arasında çıkan tartışmada Romalı general Claudius yaralanır ve Trakyalılar tarafından ölüme terk edilerek savaştan çekilirler. Bu durum Claudius’un kariyerini, aile yaşantısını ve dönemin Roma’sında büyük önemi olan toplumsal statüsünü lekelemektedir. Öç almak adına Trakyalıların köyüne baskın düzenlemiştir. Baskın sonrasında geleceğin Spartacus’ü olacak kişiyi ve karısı Sura’yı köleliğe mahkum etmiştir. Spartacus bir gladiator okuluna, Sura ise köle pazarına satışa çıkarılmıştır. Dizinin asıl konusu buradan sonra başlamaktadır ve Spartacus’ün zorlu yollardan geçerek Roma’nın en iyi gladiatorü olma hikayesini anlatmaktadır.

Başrolde Spartacus’e eşlik eden bir diğer isim ise Lentulus Batiatus’tür. Babası zamanında Capua’nın en büyük gladiator okuluna sahip tanınmış bir ailenin ferdi olan Batiatus son zamanlarda rakip okulların yaptığı ataklar ve yetiştirdiği yenilmez gladiatorler sebebi ile güç, para ve itibar kaybetmeye başlamıştır. Batiatus okulunu tekrar ayağa kaldırmak için her fırsatı deneyen Lentulus, Spartacus’ü satın alması ve şansının yaver gitmesi ile eski şöhret, saygınlığına tekrar kavuşmaktadır.
Batiatus’un güzel eşi Lucretia’yı ise “Xena” (Zeyna) dizisinden hatırladığımız Lucy Lawless canlandırıyor. Kendisi için “şarap gibi…” benzetmesini yapmak kesinlikle yanlış bir benzetme olmaz. En az eşi kadar hırslı ve fırsatçı olan Lucretia kocasının yükselmesinde kurnazlığı ve fırsatçılığı ile ona yardımcı olmaya çalışıyor. Fakat kocasına karşı tek olumsuz yönü var. Sadakat!

Dizideki bir diğer önemli kişi ise ILITHYIA. Senatör Albinius’un kızı olan Ilithyia, aynı zamanda Spartacus ve Sura’yı köleliğe gönderen Cladius’un karısıdır. Eşinin savaşlar sebebi ile yanında bulunmaması ile yalnız kalmamak için Capua’ya, Batiatus ve Lucretia’nın yanına sıkça gelmekte bazı zamanlar onlar ile birlikte kalmaktadır. Bir senatörün kızı ile yakın dost olmak elbette onlar Batiatus ailesi için karşı konulmaz bir fırsattır.


Dizide bir çok yan karakter de mevcuttur. Galdiator eğitmeni Doctore yüksek karizması, eğitim esnasındaki uygulamaları ve kırbacı ile diziye renk katmakta. Bacağındaki sakatlık sebebi ile gladiatörlükten ayrılan ama kurnazlığı ve keskin zekası sebebi ile Batiatus’un yanından ayırmak istemediği Ashur’da dizide önemli bir yan karakter olarak karşımıza çıkıyor. Hemen hemen her türlü entrika ve Ali&Cengiz oyununun içinde kendisini görüyoruz.
Spartacus: Blood and Sand çekim tekniği, kurgusu itibari ile ülkemizde büyük bir ilgiyle izlenen 300 filmine oldukça benzemekte. Özellikte dövüş sahnelerinde uygulanan yavaşlatılmış çekimler heycanı katlamakta.
Spartacus dizisini günümüz dizilerinden ayıran en büyük özelliği cinsellik ve şiddet konusunda oldukça cesur bir dizi olması. Dizide boyunca savaş sahnelerinde kopan kafalar, parçalanmış bedenlerden dışarı taşan iç organlar görebilmemiz için çokta olağan dışı şeyler olmasına gerek kalmıyor.  Her an ekranın bir köşesinde kendisini dış dünyanın etkisine kapatmış sevişen bir çifte rastlayabilirsiniz. Monitörünüzde bir erkeğin cinsel organını ya da bir kadının kalçalarının belirmesi ise an meselesi. Bunun yanında bölümler adeta film tadında ilerliyor. Konu akışı hızlı olsa da bir o kadarda yoğun geçmekte.

Milattan öncesi Roma dönemini, insanlarını, sorunlarını oldukça çarpıcı bir şekilde yansıtıyor dizi. Sosyal ve ekonomik hayatın nasıl olduğunu, kültürel ve ahlaki yapının bulunduğu noktayı gözler önne seriyor. İçinde entrika, savaş, aşk ve cinsellik barındıran tarihi dönem dizilerden hoşlanıyorsanız keyifle seyredeceğiniz bir seri Spartacus: Blood and Sand.

Peki ya gerçekte;

Spartaküs kimdir?
Gençliğini Trakya'da geçiren Spartaküs, bir savaşta Romalılara esir düşmüş ve köle olarak satılmıştı. Bir köle olarak yaşayamayacak kadar özgürlükçü olması nedeniyle kısa zamanda sahibinin yanından kaçmış ve kiralık asker olmuştu. Ama tüm kölelerde olduğu gibi Spartaküs'ün vücudundaki damga da onun daima bir köle olarak kalacağının belirtisiydi. Bu nedenle, Spartaküs, gladyatör okuluna verildi ve orada öldürmekle yükümlü olduğu diğer kölelerle tanıştı.

İsyan planları
Modena'daki ölüm gününe sıkı denetim altımda hazırlanan kölelerin Spartaküs'ün özgürlükçü düşünceleri benimsemeleri fazla uzun sürmedi. Spartaküs ve arkadaşları önce gladyatör okulundan kaçmayı daha sonra diğer köleleri de yanlarına alarak Romanın güçlü ordularını yenilgiye uğratmayı düşünüyorlardı. Bu, o güne kadar yaşanmamış ve hiç yaşanmayacağı düşünülen bir şeydi.(Çünkü M.Ö 187'de Apuli'de, 134 ve 104'de Sicilya'da başlayan köle yakalanmaları büyük kayıplarla bastırılmıştı.) Ama Spartaküs bunun başarılabileceğine inanıyordu.

Kaçış ve savaşım
Roma'nın, İspanya'dan Güney Fransa'ya, Yunanistan'dan Küçük Asya'ya hatta Kuzey Afrika'ya uzanan güçlü bir otoriteye sahip olduğu günlerde, gladyatör okulundan kaçan Spartaküs ve 73 arkadaşı kısa zamanda onlara katılan 200 kişiyle birlikte Vezüv dağında üslenip özgürlük mücadelelerine başladılar.

Çok geçmeden 3000 kişilik Roma ordusu, Spartaküs ve arkadaşlarının üzerine yürüdü ancak hiç düşünmediği bir yenilgiyle geri döndü. Bu zaferden elde edilen silah ve malzemeler, Spartaküs'ün kurtuluş çağrısına yanıt veren diğer kölelere dağıtıldı. Bu başarıyı duyan bir çok köle Spartaküs'ün ordusuna katıldı. Artık Spartaküs büyük bir ordunun başındaydı.

Roma hızla gelişen tehlikenin boyutlarını kavrayınca 10000 kişilik ordu ile tekrar saldırdı. Bu savaşta, 3000 kadar Galyalı Spartaküs'ün taktiğini göz ardı edip atağa geçince Roma ordusu karşısında yok oldu. 3000 kayba rağmen özgürlükçüler, bu savaştan da başarılı bir şekilde ayrıldılar. Böylece Spartaküs otoritesini güçlendirdi ve ordunun komutasını tam olarak eline geçirdi.

Daha sonra büyük tehlike altında olduklarını hisseden Roma egemenleri çok daha kuvvetli bir orduyu özgürlükçülerin üzerine yolladı. Yapılan savaşta, Spartaküs'ün yakın arkadaşı Kriksiyus'un Roma ordusunu yendiğini sanması ve erkenden eğlenceye başlaması 20000 kişinin ölümüne neden oldu. Buna rağmen Spartaküs'ün ordusu Roma karşısında üçüncü zaferini kazandı. Kriksiyus'un hatası olmasaydı belki de Spartaküs Roma'ya yürüme şansını elde edecekti.

Spartaküs hareketinin bugün için anlamı nedir?
Spartaküs hareketi M.Ö 70'li yıllarda, insan emeğinin vahşi sömürüsü üzerine kurulmuş Roma'yı, derinden sarsarak, dünya üzerinde devrimci tarihsel birikimin ilk basamaklarından birini oluşturdu. Hareket, ortaya çıktığı dönemde varolan koşulların zorunlu sonucu olarak, Şeyh Bedreddin ayaklanması ile aynı akıbete uğradı. Çünkü, Spartaküsçülerin perspektifini oluşturan sınıfsız özgür bir yaşamın kurulmasının olanakları henüz ortaya çıkmış değildi. Tarihsel olarak, köleci toplumun yerine kurulacak olan yeni toplum sömürüsüz özgür bir üretime dayanan, sınıfsız bir toplum değil, serflerin sömürüsüne dayanan feodal toplum olacak; sınıfsız, sömürüsüz bir toplum kurmaya yönelik ilk siyasal iktidara sahip olma deneyimi ise 1871 Fransa'sında Paris Komünüyle ortaya çıkacaktı. Yine de Thurium şehrinde ortaya konan yönetim anlayışı ve uygulamaları Spartaküs hareketinin sıradan bir isyancı hareket değil, önemli bir birikim ve özgürlükçü felsefeye sahip bir mücadele birliği olduğunu göstermiş; Spartaküs ve arkadaşlarının mücadelesi, "diz çökerek yaşamaktansa, ayakta ölmenin yeğ" tutulmasının ilk örneklerinden birini oluşturmuştur.

4 yorum:

  1. Twitledim, şahane olmuş, eline sağlık. Ne zamandır yazmak istediğim bir yazıydı, blogtan link de vericem bir ara ona göre. :D

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler Sör :D

    :fl:

    YanıtlaSil
  3. Dizinin sezon finali harikaydı. 12 Bölüm boyunca içimde barındırdığım bütün kin ve nefreti bir anda söküp attı. Numerus denen veledi zina ölürken halvet olduk o derece yani. Ayrıca bu dizide her iki üç bölümde bir aşık olmak işten bile değil. Tam sura ya aşık oldum derken Varronun karısına tutuluyorum. Uzun lafın kısası UL :P Şaka bir tarafa son derece cesur bir diziydi. O döneme ait çok önemli saptamalarda bulunmuştu. Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki dizinin kesinlikle bir alt metni var. Sorduğu soru ise "İnsanoğlun bugün gerçekten çok mu farklı?" idi. Son olarak: Ashur topsun olum sen! [Yes Dominus]
    (bkz: dominus pizza)

    YanıtlaSil
  4. Veletin öldüğü sahne de bende yattığım yerden doğrulup kafamı 2 cm kadar monitöre doğru yaklaştırmıştım.

    YanıtlaSil

Ne dersin bu konuda?